Denizce
  e-mail    
 





Amerika'dan Mektup
Arkadaş
Asla Vazgeçme
Ata Ankara'da
Ayakkabi Gibidir..
Sevginin Mucizesi.
Ayakkabıcı
Ayvalık-Marmaris
Baba Olmayı...
Baba Unutur
Babamın Müziği
Bakış Açısı
Beden Hapsi
Beyaz Gardenya
Bir Analiz
Bir Bardak Süt
Bir Doğum Günü Ş.
Bir Dost
Bizim Fenerimiz
Boğaziçi'nde Hayat
Bugün mü...
Büyü Dükkanı
Ceviz Ağaçları.
Çocuğum ve Ben
Çocuk Gözüyle
Çok Geç Diye Bir...
Çünkü Gitmiştin
Denizde Rekabet
Denize Gidemeyen..
Dert Ağacı
Dost Biriktirmek
Düşlerdeki Mutluluk
Ebediyete Kadar
Eller
Eskitilmiş Bayramlar
Fenerbahçeli Robinson
Gültekin Yazıtı
Güneş Prensesi
Güzel İnsan
Haftasonu Gezisi
Haldun Sevel'den
Hediye Paketi
Herkesi Affet...
Her Yer Melek Dolu
Herşey Yeterli Olsun
Hisarönü-Göcek
Işığınız Yayılsın
İhtiyar Çöpçü
İsraf
İşin Bitince...
Kaan Erdem
Kaplan Bıyığı
Köşe Yastıkları
Kuzucuklar
Küçük İtfaiyeci
Maria Sharapova
Herkes İçin Biraz..
Marmaris-Göcek..
Mayonez Kavanozu
Merhabanın Hatırı
Mutluluk Dersi
Neveser
O Bir Neydi..
Olur ya Unutursam
Orhan Boran
Öğret Ona
Özlüyorum...
Prag
Renkli Boya Sandığı
Sadece Evet De
Sahip Olduklarım
Sedef Çiçeği
Semra'dan...
Servis Şoförü
Sevgi
Sevgi, İlim Gül..
Sevgili Babama
Sevgiyi Davet..
Sevmeyi Bilmek
Sığınacak Bir Liman
Sihirli Keman
Sinarit Baba
Siz Çok Önemli..
Soğuk Var mıdır
Ta Kendin Gibi...
Tam Zamanı..
Tamamen Normal
Tavlaya Benzer...
Teknelerin Kaderi
Telefondaki Arkadaş
Tokadı Basmadan
Tutunacak Birisi
Tüm Annelere
Uçurtmanın Peşinden
Urla'da Yaşamak
V.Günyol'un Ardından
Yalnızca Sevmek Y...
Yanlış Yapmaktan...
Yaşama Sanatı
Yaşamak Direnmektir
Yaşamın Fısıltısı
Yaşamın Gerçekleri
Yaşamınızı Kendiniz..
Yaşıyor musunuz
Yeşil Giresun'dan...
Yıllar Geçerken
Yorumsuz
Yüreğini Koymak
Zaaflarınız
Zeki Müren'le Söyleşi
Zeytinin Teri

 
  Ana Sayfa Yelken Su Altı Denizcilik Toplumsal Hobiler
 
  Ayın Güzeli
Bağlar
Denizci Dili
Faydalı Bilgiler
Püf Noktası
Resim Galerileri

 

       Anı Köşesi   

 Denize Gidemeyenler İçin                                                         Fügen Ünal Şen

 


Tam mavi değil...
Daha çok lacivert, biraz da mora çalıyor.
Garip.
Tanımlamak zor.
Aslında gereksiz de. 

İnce, tılsımlı ve sonu olmayan yollar gibi minik bedeni çizgilerle dolu.
Dikkatli bakınca görebiliyorum, çizgiler kesik, kesik.
İlginç bir parlaklığı var.
Ama bu sürekli değil. 

Gün içinde pırıltılı gelgitler yaşıyor.
O hep orada duruyor, belki gün geliyor, gidiyor.
Bilmiyorum belki de o yüzden küskün ve hatta nazlı.

Bir ısınan, bir soğuyan hava, uzak köy evlerinin kiremitli bacalarından tüten beyaz duman gibi, denizin üstüne serildiğinde, o hep en kıyıda oluyor.

Bir yanı tuzlu, berrak, duru suda, bir yanı sarıya dönük kumda.
Gidip geliyor.
Gidip, geliyor, gidip, geliyor. 

Sis, denizi denizden alıp sessizce, yüzüme  bırakıyor.
İyot soluyorum.
Gözbebeklerimde dalgalar kırılıyor.
Yüzümde uzayıp giden çizgiler, maviye dönüyor.
Uçuşan billur taneleriyle serinliyorum.
Yanaklarımdan deniz akıyor. 

Kumda ağırlığımca iz bırakıp, suyun gazoz köpüğü gibi kıpır, kıpır oynaştığı yere varıyorum.
Kıyıda, en kenarda, kararsız, nazlı hatta küskün deniz kabuğunu seyrediyorum.
Ve yanındaki midyeyi ve yanındaki deniz minaresini, istiridyeyi.

Sessizliğe martı çığlığı düşüyor birden.
İrkiliyorum.
Parmak uçlarımda deniz, gözbebeklerimde bir çift kanat...
Öylece kalıyorum. 

Sis öyle beyaz ki, koca gagalı martı, bir leke gibi asılı kalıyor boşlukta.

Minik midyeyi alıyorum sudan. Zaten aralık olan iki kabuğu biraz daha ayırıyorum, avucuma deniz akıyor.
Kabukları birbirinden koparmadan, sarı kuma bırakıyorum, usulca.
Ve bekliyorum.
Denizin mor çizgili çocuk midyesi, sanki bir kelebek gibi duruyor sarı kumun üstünde.
Kanatlarını açmış uçmaya hazır bir kelebek gibi...
Öylece duruyor.
Kıpırdamadan.
Uçabilse denize gider biliyorum.
Suya gider, maviye, lodosa, poyraza, derine gider...
Sessizce dinlerim hikayesini.
Anlarım. 

Çünkü ben de durup, durup denize gidenlerdenim.
Gün, güneş dinlemeden, yağmur, çamur düşünmeden.
Gözümü kaparım, denizin mavisi çağıldar önümde.
Derin maviye dalarım.
Ve ben ne zaman denize gitsem, deniz sesini, iyotunu, yosununu, dalgasını, billurunu bir minik deniz kabuğuyla evime gönderir.
Ona gidemediğim günler için, yanı başımda nöbette bekler; ben ne zaman mavinin uzağına düşsem...

Bilirim deniz benimledir.


 

Fügen Ünal Şen'e teşekkürlerimizle

Denizce