|
Operada Gerçekçilik, ondukuzuncu yüzyılın ilk yarısından sonra edebiyat ve güzel sanatlarda önemli bir yer kazanan gerçekçi akımın opera sanatındaki yerini ve günümüze dek gelişimini inceler. Kitabın ikinci bölümünde ise "Verismo" olarak bilinen operada gerçekçilik akımının beş önemli ürünü tanıtılır. Carmen, Cavalleria Rusticana, Pagliacci, Madama Butterfly ve Il Tabarro. Ele alınan bu operalar, konularının seçimi, libretto’ların yazılması, bestecinin çalışmaları, temsil hazırlıkları, ilk temsil ve sonrası gibi aşamalar üzerine ayrıntılı bilgiler verilerek tanıtılmaktadır. Ardından, ülkemizde opera repertuarlarında en sık görülme durumları da göz önüne alınarak seçilen bu beş operanın konusu dramatik yönüne ağırlık verilerek anlatılır.
Giriş
Operaya özel ilgi duymaya başlayan çoğu kimsede, bu ilgiyle birlikte, opera programında bulduğundan daha geniş ve daha ayrıntılı bilgi edinmek ihtiyacı da belirir. Olanak bulup da daha fazla bir şeyler öğrenebildiği zaman, bilgisini derinleştirdiği opera eserini izleyiş açısının derinleştiğini ve genişlediğini fark eder. Eseri izlerken duyduğu hazzın bir başkalaştığını, son perde inip de evinin yolunu tuttuğunda daha bir doymuş olduğunu görür. Bu haz ve doyum onu operaya daha da yaklaştırır, eskiden beri bildiğini sandığı opera ile yeni tanıştığını fark eder ve onu daha da yakından tanımak için duyduğu istek artar. Tanışıklık derinleştikçe ilgi ve sevgi de yoğunlaşır. Bir yaşam boyunca sürecek, yaşamı renklendirecek bir ilişkinin içerisinde bulur kendini.
Benim operayla ilgilenmem aynen böyle oldu. Önceleri opera hakkında okumaya, sonraları da, sırf öğrenmem bakımından yararlı olduğu için not tutmaya ve özet çıkarmaya başladım. Zamanla bu notların ve özetlerin hacmi bir hayli kabardı. Bunlardan daha da yararlanmak, bir kitap oluşturmak fikri o zaman gelişti, işe giriştikten az bir zaman sonra notların yetersiz olduklarını ve daha derin araştırmaların gerektiğini anladım. Fakat başlamıştım bu işe ve yarıda bırakmayacak kadar da sevmiştim. Devam ettim. Amatörlüğümün verdiği acemilik ve çekingenlik beni zaman zaman moral bozukluğuna ve güvensizliğe kadar götürdü - tâ ki bu arada tanımakla kendimi şanslı saydığım Sayın Aydın Gün bana desteği ile moral hocalığı yapıncaya dek. Onun desteği olmasaydı bu kitap yazılmayacaktı. Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır.
Sayın Aydın Gün'e fikrini almak için gösterdiğim çalışmam bu değildi. Verdi hakkında, onun on üç operasını tanıtmayı amaçlayan, daha geniş hacimli bir çalışmaydı. Operada Gerçekçilik üzerinde çalıştığım süre boyunca, Verdi üzerindeki çalışmalarımın noksan ve zayıf yerleri bulunduğunu, bittiğini sandığım kitabın esaslı olarak elden geçirilmeye ihtiyacı olduğunu fark ettim. O şimdi bunun yapılmasını bekliyor.
En başta şunu belirtmek isterim ki, opera konusunda herhangi bir iddia sahibi değilim. Opera ile ilgili kitap yazmak cesaretini gösterdiğime göre, bir iddia sahibi olmam gerekiyorsa illâ da, bu sanat dalına duyduğum ilgide ve sevgide aşırıya gitmiş olmamı gösterebilirim. Operaya olan ilginin sadece temsil izlemekle bitmediğinin, bunun bir kültür meselesi olduğunun bilincine varıp da bu konudaki ilgimi ve bilgimi kendi amatör çapımda derinleştirme yolunu tuttuğumda, bunların başkalarına da aktarılabileceği düşüncesidir beni bu kitabı yazmaya iten.
Operada Gerçekçilik, gerçekçi akımın genel bir özeti ile başlar, akımın ortaya çıkmasına ve edebiyat ve güzel sanatlardaki gelişmesine kısaca değindikten sonra müziğe, akımın müzikte kendini en belirgin gösterdiği dal olan operaya geçer ve "verismo" adını alan operadaki gerçekçiliği ele alır, çağımıza kadar izler.
Kitabın ikinci bölümünde beş gerçekçi opera tanıtılır: Carmen, Cavalleria Rusticana, Pagliacci, Madama Butterfly ve Il Tabarro. Bu operaların seçiminde, her birinin gerçekçi akımdaki önemlilik derecesinin yanı sıra, memleketimizdeki repertuvarda görülme durumları da dikkate alınmıştır. Puccini'den iki opera seçmemizin nedeni ise, onun sanatındaki ikilikten, romantizmle realizmin bir arada oluşundandır: Madama Butterfly, onun çoğu ünlü operalarındaki gibi, romantizmle realizmi bir araya getirdiği operasıdır. Il Tabarro ise salt gerçekçiliğe yöneldiği tek operası.
Ele alınan operaların tanıtılması iki yönden yapılmıştır. Önce operaların yazılmalarıyla ilgili ön bilgiler verilmiştir: operanın konusunun nasıl seçildiği, librettonun yazılması, libretto yazan ile besteci arasındaki ilişkiler, beste çalışmaları, besteci ile tiyatro idaresi arasındaki ilişkiler, ilk temsil hazırlıkları, ve nihayet ilk temsil ve sonrası. Operanın değerlendirilmesinde yararlı olacağına inanılan hallerde eserin temelindeki oyun veya roman ve bunların yazarı hakkında da ayrıntılara girmekten kaçınılmamıştır. Bu ön bilgilerin verilmesini operanın konusunun sunulması izler. Burada güdülen başlıca amaç eserin dramatik yönünü ileri sürmek olmuştur. Bunu yapabilmek için de gereken yerde ayrıntıya girmekten ve diyalogları librettoda oldukları gibi almaktan kaçınılmamıştır. Bu sunuşları uzunluklarından ötürü eleştirenler olacaktır. Dramatik havayı kaybetmeden konuyu sunabilmek için bu eleştirileri göze almam gerekti. Konuların sunuluşundaki bu uzunluğu göz önünde tuttuğum bir başka faktör daha etkiledi. Bunların plaktan opera izleyebilme yönünden de yararlı olmasını istedim. Elimde libretto olmadan, komple opera plağı dinlemek zorunda kaldığım ve aradan yarım saat bile geçmeden sıkılıp bıraktığım zamanları aklıma getirerek, sadece yabancı dil bilmedikleri için plaktan opera izleme olanağından layıkıyla yararlanamayanları düşündüm, onlara birazcık yararlı olmak istedim. Bu nedenlerle, uzunluk eleştirilerini göze aldım.
Yararlandığım kaynaklar İngilizce kitaplar ve dergiler oldu. Bu dilde yazılmış müzikle ilgili kitapların sayısının çokluğuna, her çağ ve okul hakkındakilerin gereğinden bile fazla oluşuna rağmen, özellikle gerçekçilik üzerine yazılmış bir tek kitaba rastlayamadım. Londra'nın Central Music Library'sinde bile bu konu ile ilgili bir kitap bulamadım. Bu malzemeyi genel müzik tarihi ve opera tarihi kitaplarından ve değişik biyografilerden toplamak zorunda kaldım. Carmen, Madama Butterfly ve II Tabarro ile bu operaların yaratıcıları Bizet ve Puccini, sonra da bunların ilk ikisinin temelindeki yazarlar ve eserler hakkında malzeme bulmak güç olmadı. Ama Il Tabarro'nun temelinde yatan oyunun yazarı olan Didier Gold'un değil hayatı hakkında iki satır, doğduğu ve öldüğü tarihleri bile bulamadım. İngilizce ya da Fransızca hiçbir ansiklopedi ismini bile almamış. Bu nedenle, La Houppelande ile II Tabarro arasındaki ilişkiyi kuramadım. Kaynak bulma bakımından en büyük sıkıntıyı Mascagni'de ve Leoncavallo'da çektim. Özellikle bu sanatçılar hakkında yazılmış bir tek İngilizce kitap da elime geçiremedim.
Her şeye rağmen, amacıma ulaşabildiysem eğer ve opera izleyicisinin operaya yaklaşmasında ufacık da olsa bir katkıda bulunabilirsem, sonsuz mutluluk duyacağım. Bu da benim ödülüm olacaktır.
Sabri Şatır
|
|